ÂİLE İÇİ MÜLKİYET HAKKI

Günümüzde âile yapısında mal ayrılığından çok mal birliği söz konusudur. Aynı evde ayrılık olmaz denilmektedir. Böyle bir anlayış yanlış olup, birtakım yanlış uygulamalara ve haksızlıklara sebep olmaktadır. İslâm hukûkunda mülkiyet hakkı (mal ayrılığı) esastır. Herkesin malı kendisinin olup hediyeler bile kimin adına gelmişse onundur. Bilhassa sabînin, küçük çocuğun malında baba, onun ihtiyaç ve menfaati dışında tasarrufta bulunamaz. Eğer çocuk bâliğ, baba da muhtaç olursa sormadan çocuğun malından istifâde edebilir. Çocuğu kötü huylu ve cimri olup da râzı olmazsa sormadan almaması daha uygun olur.

Karı koca arasındaki durum da böyle olup eşlerden her biri kendi malının sâhibi olup her birinin diğerinin malı üzerinde tasarruf hakkı yoktur. Erkeğin hanımı üzerindeki velâyeti (yetkisi) te'dip velâyeti olup hanımının malları üzerinde velâyet hakkı yoktur. Kadın, kocasının izin ve rızâsı olmaksızın kendi malları üzerinde istediği gibi tasarruf hakkına sâhiptir. Reşit bir kadının yaptığı akitler kocasının ve babasının icâzetine bağlı (mevkuf) olmaksızın nafiz (geçerli) olur. Âile mülkiyeti yoktur. Şâyet müşterek mal varsa kimin hissesinin ne kadar olduğu belli olmalıdır.

İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimizin Mekke'nin fethi günü bîat esnâsında ikinci şart olarak kadınların hırsızlık yapmamaları şartını beyan etmesinin sebebini kadınlara nasîhat sadedinde şöyle îzâh ediyor: "Zîrâ kadınların çoğu eşlerinin mallarında onların izni olmadan tasarrufta bulunup telef ederler. Bunu yapmayan kadın hemen hemen yok gibidir. Bu ise hırsızlık cümlesindendir. Kadın kocasının malından kocası râzı olmazsa bile kendi ihtiyacı olanı alır. Örfte verilmesinde beis görülmeyen şeyleri verebilir. Ancak kocası râzı olmazsa bunu da vermez."